20 Mart 2012 Salı

Kısacık Kopenhag

18 Kasım 2011.
Sabah 04:00. Tek gece iki günlük tatil için Mısra'dan ödünç alınan sırt çantasının içi doldurulacak. Kafamda en ufak bir fikir dahi yok, nerelere gideceğiz, kalacağımız ev nasıl, ev sahibi nasıl? Sorular, sorular...
16:00'da yeni yazılım için toplantıya gidilecek, uçak 22:50'de. Sorunsuz yetişilir. Selin yetişebilecek mi? Orası meçhul :)
Kısacık tatile, kocaman bir kontrol edilecekler/yapılacaklar listesiyle gidiyoruz. Bisiklete binilecek, denizkızı görülecek, Ruby'se gidilecek, Tivoli Gardens'a gidilecek, lokal eğlence yerlerine bakılacak vs vs. Hayat pek planlandığı gibi akmıyor. Genelde bu tip bir cümlenin sonuna "maalesef" gelir ama benimkinde gelmeyecek.
19 Kasım 2011
Sabah 2 suları. Uçaktan indik, trene bindik, indik. Burası Kopenhag değil Tarlabaşı herhalde dedik. Değilmiş. Taksiyle indiğimiz noktanın karşısında "Pizza" yazan dükkana girdik ve "Merhaba" dediler. Evet, Salih Abi'yle tanışabilirsiniz. İki kadın deli misiniz ne yapıyorsunuz bu muhitte dediler. Olsun dedik. airbnb'den bulduğumuz Istedgade'deki evimize kadar bıraktı bizi Salih Abi. Tatil süresince kaldığımız yeri kime söylesek "manyak mısınız siz" bakışlarına maruz kaldık, belirtmeden geçemeyeceğim. 4-5 kat asansörsüz çıktığımız evimizin sahibi baygın gözlerle bizi bekliyordu. Kalış süremiz boyunca o da evde olacaktı; Selin hafif ürktü ama bizim kaldığımız odanın ayrı bir çıkış kapısı olduğunu ve anahtarın bizde olduğunu duyunca biraz rahatladı. Hoş, odamızın diğer kapısında kilit yoktu ve direk salona açılıyordu :) Acıkan karnımızın sesini dinleyerek, Salih Abi'ye doğru yol aldık. Kopenhag'ın ilk gecesinde dürüm döner yiyerek lokal tatlara merhaba dedik :) Dürüm dönerler midede eve doğru yol alırken alkol duvarını aşmış insanların sadece kendileri ile ilgilenmeleri bizi şaşırttı. Sex shoplar ve perukçuların arasından sıyrılarak eve vardık. Pasaport ve cüzdanları yastıklarımızın altına koyup saatleri 09:00'a kurup kalorifer yanmamasına rağmen inanılmaz sıcak odamızda uykuya daldık.
Odamızdan sokak manzarası
Yatağım
Odamızın ayrı kapısı ve pratik askı
Sportif Selin'in gelmeden önce rezervasyon yaptığı Mike Bike - bisikletle Kopenhag turu için erkenden kalktık. Toplu taşıma yerine bisikletin revaçta olduğu Kopenhag'da bisiklet yoksa bir hiçsiniz. O nedenle taksiyle buluşma noktasına gittik. Mike'ı beklerken köşedeki Café Anton'a geçip kahvaltı ettik.
Cafe Anton'da kahvaltı
Mike geldi, bisikletlerimizi verdi. Isınma turu atın dedi. Little Mermaid mi yoksa şehrin gizemli tarafı olan Christianshavn mı dedi? Tabii ki Christianshavn dedik. 15 yaşından beri bisiklete binmemiş, egzersiz nedir bilmeyen kof benim için zorlu gün başlamış oldu. Bir de bizimle aynı anda tura katılan uzun bacaklı İrlandalı kızları hesaba katarsak hayat şartları benim için çok ağırlaştı. Christianshavn gerçekten çok enterasan. 
Dokunulmazlığı olan bir semt. Fotoğraf çekemiyorsunuz, uyuşturucu yasal.


Bisikletim





Çok seviyorum bu fotoğrafı :)


Selin Mike'ı dinlerken



Irlandali kiz, Selin, Mike ve ben
Andersen'in mezarından başladığımız turu buluşma noktamızda bitirdik. 

Andersen'in mezarı
Biraz alışveriş yapıp, Nyhavn'da bir yerde akşam yemeği yedik. Herkes Kopenhag'ın pahalılığından bahsediyor, etmesem olmaz, çooook pahalı bir şehir, yemekler de pahalı. Akşam Ruby's Coctail Bar'a gitme planımız olduğu için eve gidip biraz dinlenelim dedik.
Ev sahibimiz Ronald evde yoktu, duş aldık, saatleri 21:00'e kurup uyuduk. Hava zaten 16:00 gibi zifiri karanlık olduğu için uyumakta çok zorlanmadık :) Alarmın sesiyle uyanmaya çalışırken bacaklarımı hissetmediğimi farkettim. Sıtma tutmuştu, titriyordum, Selin'e seslendim fakat uyandırmayı başaramadım. Yan yatağa kadar yürüyecek halim olmadığı için telefonunu aradım yine uyanmadı, uyandıramadım! Dişlerim takırdayarak üzerime kalın bir hırka giyip Selin'in üzerindeki yorganı çektim, uyandı. 
Bi an... Çok kısa bi an için "acaba çıkmasak mı"yı düşündük ama ondan daha kısa bi anda da düşündüğümüzden pişman olduk. Hazırlanıp, yine taksiyle Ruby's'e doğru yol aldık.
Kapının önünde uzun sayılabilecek bir kuyruk, içeriden çıkan insan sayısı ne ise o kadar kişi kuyruktan sıyrılabiliyordu. Selin'in önceden aldığı tüyoya istinaden alt kata inip kokteylleri istedik ama beklediğimiz gibi gelmedi, yenilerini istedik, şahane geldiler :) Mimarisi ve dekorasyonu harika mekanı keşif için dolaşmaya başladık. Kadıköy Arka Oda'nın bahçesine benzer bir bahçeye geçtik. Karşı masamızda oturan gruptakilerle kaynaşıp geceye onlarla devam ettik. Danimarka ordusundan olduklarını kimlikleriyle kanıtlayan gençlerle klasik Türk hareketi olarak dünyayı kurtardık :)
20 Kasım 2011
Gece hareketli geçtiği için kahvaltıyı geç saatte edebildik. Kahvaltı için en iyi mekanlar listesi elimizde dolanırken, yılıp tripadvisor'a bakıp Granola'yı seçtik; şanslı olabiliriz çok memnun kaldık. 




Granola'dam sokak manzarası

Selin Cafe Retro'da dinlenirken
Oradan çıkıp Little Mermaid için yol almaya başladık ve dönerken aklımızdan geçen tek şey "ne gereksiz bi simge, gelmesek de olurmuş"tu. Tivoli Gardens giriş ücreti çok çok pahalı olduğu için vazgeçip yürüyerek Knabrostrade'de Cafe Retro'ya girdik. 


Tamamen öğrenci mekanı olup, kimsenin kimseye karışmadığı, hatta garsonların "ne alırdınız" diye sormadığı, ısındığımız ve Selin'in yarım saat kadar uyuduğu mekan olarak hafızalarımıza kazıdık. Akşam yemeği için tercihimiz Restaurant Oasi D'Italia oldu. Selin tabii ki seçtiği yemekten memnun kalmadı :) Ve tatil finalini Selin bir gece önce eldivenlerini unuttuğu için Ruby's'e dönerek yaptık. Üçer kokteyl ve iki barmenin tatlı sohbetinden zar zor ayrılıp eve döndük. 


Öğrendik ki ev sahibimiz Ronald, aynı haftasonu Türk kız arkadaşını görmek için İstanbul'a gelecekmiş. Tarlabaşı'nı gez, evini özlemezsin dedik.
Havaalanına gitmek için bindiğimiz taksi şoförünün Türk olmasıyla başlangıcı ve sonu Türk bir tatili sonlandırdık. Selin tabii ki uçağa biner binmez uyudu, inerken zor uyandırdım :)


Bizim Tarlabaşı'ndan manzaralar
Danimarkalı sünnet çocuğu
Kopenhag Konya Import
 Üzerinden hatırı sayılır bir zaman geçtiği için hatırladıklarım bu kadar. Kopenhag benim için bir ilk ve hep çok özel olacak. Fırsatım olsa tekrar gitmeyi o kadar çok isterim ki :)