6 Mayıs 2011 Cuma

İlk

Berbat geçen bir iş günün akşamında devamlı suretle erteledeğim, Rafet İnce ile Chef’s Table organizasyonuna gitmeyi başarabildim. Müthiş yemekler, iki kadeh şarap, Rafet Chef’in güzel sohbeti günümün berbatlığını iki saatliğine unutturdu. Aslında onlarca sorum vardı, okuyanlarınız belki hatırlar, bu blogun başlıca amacı şeflerle konuşmak ve onların dünyalarına girmekti ama hem bu Chef’s Table’ın benden bağımsız nedenlerle ertelenmesi hem de blogspot’un kapatılması sonucu bütün hevesim kaçmıştı.

Kaçan hevesimi yerine getiren o nefis yemeklerin tabağıma geldiği veya tattığım an değil de tam olarak bu işin “mutfağını” öğrenme isteğim oldu. Rafet Chef’le konuşurken hem onun daha önce katıldığı Yemekteyiz’i hem de katıldığı, katılacağı yarışmalardan söz ettik. Ve ben, her zamanki gibi yemeklerin “nasıl” yapıldığından çok işin magazinini merak ettiğimi farkettim.


Mesela, Rafet Chef’in mutfağında genç bir chef en iyisini yakalayabilmek için bir tabağı belki 50 kez yapmak zorunda kalıyor ama Master Chef’teki adayların aksine hiç küfür yemiyor.

Şimdi bir sonraki durak neresi olsun onu düşünüyorum. Var mı fikri olan?