3 Aralık 2008 Çarşamba

Şimdi...

Ergenliğim henüz çok tazeyken "neden çocuk sahibi olur insanlar, o çocuklara soruluyor mu" diye bunalır, etrafımdakileri bunaltır sonra da "vay be ne kadar farklı düşünüyorum, dünyaya başka bakıyorum" diye salakça bir sevinç yaşardım. Gün oldu devran döndü, şimdilerde yüzükleri bir zincire bağlayıp avucumun üstünde döndürüp "kaç çocuğum olacak, cinsiyeti ne olacak" diye fal bakıyorum. İster -güncel söylemle- "mahalle baskısı" olsun ister "biyolojik saat" olsun, birşeyler dünyaya bambaşka yönlerden bakan o insanı değiştirdi.
Her konuda fikir sahibi olmak gibi bir arsızlık yapıyor, sonra da hiçbir konuda istediğim kadar uzman olamadığımın farkına varıyorum. İhtiyaç oldukça birilerini etkilerim umuduyla kaydettiğim bilgi parçacıklarını shift+delete yapıp sıfırdan başlamak istiyorum bazen. Ama cesaret göstermenin "pişmanlık"ın anlamını unutmak olduğunu hatırlayıp vazgeçiyorum.
Dün gece bir arkadaşımın dürtmesiyle farkettim ki kendimi mutlu etmek için hiçbir şey yapmıyorum. Yalnız değilim biliyorum üstelik için için mutlu da oluyorum herkes benimle yarışacak kadar mutsuz diye ama içimdeki eksiklik sabit; mıhlandığı yerde kaldı. Uzun cümleler kurup öznelerimi yüklemlerime küstürdüğüm gibi kendime de küsüm, çok sıkıldım kendimden.

Anı yaşamak istiyorum, plansız.